Sosyal Medya

Makale

Ro! Ro! Ro! Arakan’dan imdat avazı...

Yahu, kaç Rohingya Müslümanı kaldı yeryüzünde... İslam Akilleri, Arakan mustazaflarını o cehennemden çıkartıp selamet diyarına ulaştıracak bir hicret programını derhal gündeme almalılar.

Bu kadar yoğun ve önemli gündem arasında, "şimdi sırası mı" dediğinizi duyar gibiyim. Ama bekleyecek halleri yok. Bir kaç barış aktivisiti, yeryüzüne dağılmış bir avuç mustazaf gencin çabası, bir iki çelimsiz haber ajansıyla seslerini duyurmalarına imkan yok Arakan Müslümanlarının...

Son on beş gündür Mynmar Hükümeti'nin Arakan sahil şeridindeki küçük kasabalar üzerinden başlattığı helikopter saldırısında öldürülenlerin haberi, dünya gündemine giremiyor ne yazık ki.Yakılan köylerin üzerinden kalkan is ve külün ardından kömür kesmiş ihtiyar ve çocuklar, zorunlu göçe tabi tutulan kadınların, ölülerine bile ağlayamadıkları temerküz istasyonları... Ve tüm dünyanın sağır kaldığı bir vahşet...

Emine ErdoÄŸan Hanımefendi'nin AÄŸustos 2012'de Arakan'a gerçekleÅŸtirdiÄŸi yardım ziyaretiyle dünya gündeminde kısa süreli de olsa ilgi uyandırabilmiÅŸti Rohingya Müslümanları. Lakin Türkiye ÅŸu anda o kadar yoÄŸun ve ateÅŸli baÅŸka gündemlerle çevrili ki, ana akım siyasetin gözlerini Arakan gibi uzak bir coÄŸrafyadaki sorunlara çevirebilmesi kolay deÄŸil...

Aslında tartışmamız gereken yer de tam burası.

Niye biz her ÅŸeyi devletten, resmi kiÅŸilerden, resmi iliÅŸkilerden bekler olduk...

Arakan'da insanlık faciası mı yaÅŸanıyor hemen Hükümet'e dönüyor gözlerimiz. Arakan'da köyler insanlarla beraber mi yakılıyor, Bakanlıklara dönüyor hemen gözlerimiz... "Arakan'da soykırım, Arakan'da toplu tecavüz, Arakan'da tehcir..." gibi içler acısı baÅŸlıklar arttıkça, bizim gözlerimiz de habire Devlet'e gidiyor. Dış Ä°ÅŸleri Bakanlığına, büyükelçiliklere, diplomatlara, devlete ait yardım kuruluÅŸlarına bakıyor ve onlardan medet umuyoruz...

Elbette devlet ve siyaset, bireyin hak, hukuk, adalet, onur beklentisinde en büyük itimat dayanağıdırAma benim burada eleÅŸtirdiÄŸim iÅŸ, ferdi sorumluluÄŸumuzu unutarak, bize hiç de uymayan haliyle içine yuvarlandığımız "devletçi" uyuÅŸukluÄŸumuzdur. Böyle deÄŸildik biz. UzmanlaÅŸma, kurumlaÅŸma, iÅŸ ergonomisi, verimlilik derken... Müslümana has ferdi sorumluluk bilincini, uzmanlara, görevlilere, kurumlara tevdi eder hale geldik...

***

Sadece maddi yardım, kültürel işbirliği projeleri veya farkındalığa has medya destek kampanyalarını da zikretmiyorum.

Eskiden ''mücahidler'' olurdu mesela... Bunlar mütemadiyen hicret ve yol halindeki kimselerdi... Irk, etnik kimlik, mezhepsel, meÅŸrepsel yaklaşım gibi alt/kültürel aidiyetlere bakmaksızın, nerede yok edilen Ä°slam halkı varsa oraya koÅŸar, mücahede ederlerdi... Nerede soykırım, facia yaÅŸanıyorsa oradaki mazlum ve mustazaf halklara, baskıyı püskürtmek adına yardıma giderlerdi. Ben üniversitedeyken, Çapa Tıp'tan bazı çocukların Afganistan'daki sahra hastanelerinde gönüllü olarak göreve gittiklerini duyardım mesela. Åžimdi böyle ÅŸeylerden bahsetmek neredeyse suç...

***

Ä°ÅŸlenen insanlık suçuna karşı çıkmak için meseleyi "cihad"a baÄŸlamak gerekmiyor. Yemen,  Gazze ve Rohingya insiyatifleriyle takip ettiÄŸim barış aktivisti Jamile Hananmesela, meseleye cihad açısından deÄŸil insan açısından yaklaÅŸan temiz bir vicdan... Dr. Maung Zarni, barış aktivisti bir Budist olarak Rohingyalara yaÅŸatılan soykırımın karşısında. Nay San Lwin, Arakan'da yaÅŸananlara isyanını sosyal medyada örgütleyen akitivistlerden, Almanya'da yaşıyor. Ä°sminin başına "Ro" ekini yazıyor, "bu kısalatılmış Rohingya"dır diyor, onun bu kampanyasına ben de katıldım... Arakan Times diye küçücük bir haber ajansı var, yaÄŸmur ormanlarında yanıp sönen ateÅŸ böceÄŸi kadar küçük, ama ben onu takip ediyorum... Akif Emre'nin Arakan yazıları da baÅŸvuru mahiyetinde. Norveç'ten, Brezilya'dan, Tunus'tan Arakan'ı takip eden gençler var. Bunların hepsi Müslüman deÄŸil. Ä°nsan olmakta ve vicdanda birleÅŸiyorlar...

***

Türkiye'nin ve Tayyip Erdoğan'ın yeri ise elbette apayrı. Türkiye deyince Arakanlı mustazafların gözlerinin nasıl ışıldadığına bizzat felaket yerlerinde tanık olmuş birisiyim.Çamurun içinde, kıstırıldıkları dağlardan seller gibi koşarak ve bir matem uğultusuyla ağlaya ağlaya yanımıza koşuşan o insanları nasıl silebilirim zihnimden... Mektup yazmalarına bile izin verilmediği için taşlara sardıkları bezlere, ''bizi yakıyorlar ne olur kurtarın'' diye yazıp araba pencerelerinden içeri atan Arakanlılar... Kucağıma yıkılan kadınlar, genç kızlar, beni anneleri zanneden yetimler...

Yahu, kaç Rohingya Müslümanı kaldı yeryüzünde... İslam Akilleri, Arakan mustazaflarını o cehennemden çıkartıp selamet diyarına ulaştıracak bir hicret programını derhal gündeme almalılar.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.